Mitra Global CMS Mitra Global CMS Mitra Global CMS
 

GÜRCÜ KÜLTÜR MERKEZİ

Dünya/მსოფლიო

Anketler/ანკეტა

Gürcü kültürü için neler yapılmalıdır?
 

Siteyi Ekle

CNN Türk Son Haberler

Kimler Sitede

Şuanda 50 konuk çevrimiçi

Giriş Formu

Giriş yapmak için kullanıcı adı ve şifrenizi giriniz.



 
Mitra Global CMS Mitra Global CMS Mitra Global CMS
123
Mitra Global CMS Mitra Global CMS Mitra Global CMS
 

Önemli Yazılar...

Türkiyeli Gürcülerin Geleceğine Yönelik Kısa Bir Değerlendirme…

 Türkiyeli Gürcüler,kendilerini Çhveneburi olarak tanımlayan,sayıları kes...

Niçin Gürcü Kültür Merkezi?

        Bu soruya h...

BİR RÖPORTAJIN ARKA PLANI: ADIĞE BİRLİĞİ MEGREL-LAZLARA NASIL BİR MODEL OLACAKTIR?

BİR RÖPORTAJIN ARKA PLANI: ADIĞE BİRLİĞİ MEGREL-LAZLARA NASIL BİR MODEL OLACAKTIR?   ...

KAFKAS HALKLARININ KARDEŞLİĞİ İÇİN AYDIN SORUMLULUĞU !

  AÇIKLAMA:Kolkhoba. org’un sayın Yalçın Karadaş’la yapmış olduğu ...

Türkiyeli Gürcüler ve Gürcü Kültür Merkezi’ne Dair…

 Türkiyeli Gürcüler ve Gürcü Kültür Merkezi’ne Dair&he...

Gürcü Kültür Merkezi CNN Türk’te canlı yayında…

Ne Oluyor'da Laz Kültür Derneği Başkanı MEHMEDALİ BARIŞ BEŞLİ, Gürcü Kült...

Türkiyeli Gürcülerde asimilasyon,anadil ve kimlik sorunları….

Türkiyeli Gürcülerde asimilasyon,anadil ve kimlik sorunları…. Dil ve etnisi...

Ali İhsan Aksamaz ile Röportaj

 Demokratik Gürcüler Platformu'nun Laz aydını Ali İhsan Aksamaz'la yaptığ...

Hayatın akışı ve vesaire...

Hayatın akışı ve vesaire.. Hayat sonsuz ri...

Hüseyin Uygun ile Röportaj

Demokratik Gürcüler Platformunun Gürcü aydını, edebiyatçı-şair ve &cced...

GÜRCİSTAN-RUSYA İLİŞKİLER: SORUNLAR, AYRILIKÇI HAREKETLER

GÜRCİSTAN-RUSYA İLİŞKİLERİNDE AYRILIKÇI HAREKETLER Giriş SSCB’nin dağılmasında...

Türkiye’nin sözde Gürcü aydınları…

Türkiye’nin sözde Gürcü aydınları… ...

AHMET HULUSİ KIRIM İLE YAPTIĞIMIZ RÖPORTAJ

DEMOKRATİK GÜRCÜLER PLATFORMU OLARAK LAZ AYDINI AHMET HULUSİ KIRIM İLE YAPTIĞIMIZ R&Ou...

Gürcistan’daki Güncel Gelişmeler ve Türkiye ile İlişkileri

Gürcistan’daki Güncel Gelişmeler ve Türkiye ile İlişkileri Gürcistan&rs...

GÜRCÜ KÜLTÜR MERKEZİ-KANAL B TV

GÜRCÜ KÜLTÜR MERKEZİ-KANAL B TV ...

Gürcü Kültür Merkezi Faaliyetleri (2010-2011)

Gürcü Kültür Merkezi Faaliyetleri (2010-2011) ...

Ahmet Özkan Melaşvili Sunumu...

Ahmet Özkan Melaşvili Sunumu...

Gürcistan Rusya Savaşı 2010 yılı Basın Açıklaması-Rus Konsolosluğu

Gürcistan Rusya Savaşı 2010 yılı Basın Açıklaması-Rus Konsolosluğu ...

DİL,DANS VE TULUM KURSLARI...

DİL , DANS VE TULUM KURSLARI  BAŞLATILACAKTIR... ...

Eşref Yılmaz ile röportaj...

DEMOKRAT  GÜRCÜLER PLATFORMU OLARAK GÜRCÜ AYDINI  EŞREF YILMAZ MAXAR...

Gürcü Kültür Merkezi İMC Tv.2011

Gürcü Kültür Merkezi Tanıtım Videosu-İMC Tv. 2011 gurcuder 

  • Türkiyeli Gürcülerin Geleceğine Yönelik Kısa Bir Değerlendirme…

    Pazartesi, 09 Ekim 2006 18:46
  • Niçin Gürcü Kültür Merkezi?

    Salı, 07 Nisan 2009 23:24
  • BİR RÖPORTAJIN ARKA PLANI: ADIĞE BİRLİĞİ MEGREL-LAZLARA NASIL BİR MODEL OLACAKTIR?

    Perşembe, 22 Nisan 2010 14:58
  • KAFKAS HALKLARININ KARDEŞLİĞİ İÇİN AYDIN SORUMLULUĞU !

    Pazar, 25 Temmuz 2010 19:45
  • Türkiyeli Gürcüler ve Gürcü Kültür Merkezi’ne Dair…

    Perşembe, 23 Aralık 2010 13:43
  • Gürcü Kültür Merkezi CNN Türk’te canlı yayında…

    Salı, 28 Aralık 2010 19:26
  • Türkiyeli Gürcülerde asimilasyon,anadil ve kimlik sorunları….

    Pazartesi, 24 Ocak 2011 22:46
  • Ali İhsan Aksamaz ile Röportaj

    Salı, 24 Mayıs 2011 23:33
  • Hayatın akışı ve vesaire...

    Salı, 24 Mayıs 2011 23:49
  • Hüseyin Uygun ile Röportaj

    Perşembe, 02 Haziran 2011 14:14
  • GÜRCİSTAN-RUSYA İLİŞKİLER: SORUNLAR, AYRILIKÇI HAREKETLER

    Cumartesi, 04 Haziran 2011 22:20
  • Gürcü Kültür Merkezi ile Maddi Dayanışmaya Çağrı...

    Perşembe, 30 Haziran 2011 15:41
  • Türkiye’nin sözde Gürcü aydınları…

    Cumartesi, 09 Temmuz 2011 12:25
  • AHMET HULUSİ KIRIM İLE YAPTIĞIMIZ RÖPORTAJ

    Cumartesi, 13 Ağustos 2011 09:23
  • Gürcistan’daki Güncel Gelişmeler ve Türkiye ile İlişkileri

    Perşembe, 01 Eylül 2011 00:11
  • GÜRCÜ KÜLTÜR MERKEZİ-KANAL B TV

    Perşembe, 01 Eylül 2011 00:28
  • Gürcü Kültür Merkezi Faaliyetleri (2010-2011)

    Perşembe, 01 Eylül 2011 00:41
  • Ahmet Özkan Melaşvili Sunumu...

    Perşembe, 01 Eylül 2011 00:48
  • Gürcistan Rusya Savaşı 2010 yılı Basın Açıklaması-Rus Konsolosluğu

    Perşembe, 01 Eylül 2011 00:55
  • DİL,DANS VE TULUM KURSLARI...

    Pazar, 04 Eylül 2011 13:22
  • Eşref Yılmaz ile röportaj...

    Salı, 04 Ekim 2011 12:12
  • Gürcü Kültür Merkezi İMC Tv.2011

    Perşembe, 06 Ekim 2011 22:05
 
Mitra Global CMS Mitra Global CMS Mitra Global CMS
Mitra Global CMS Mitra Global CMS Mitra Global CMS
 
Hüseyin Uygun ile Röportaj PDF Yazdır e-Posta
Hüseyin Uygun tarafından yazıldı   
Perşembe, 02 Haziran 2011 14:14
AddThis Social Bookmark Button

Demokratik Gürcüler Platformunun Gürcü aydını, edebiyatçı-şair ve çevirmen Hüseyin Uygun ile yapmış olduğu röportaj.

- Hüseyin bey; merhaba. Bizimle bu röportaja zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Ayrıca bu röportajın Türkiyeli Gürcülerin kimlik mücadelesine bir katkı yapması dileklerimizle.Kendinizi nasıl tanımlarsınız?   

   Röportaj yapmaya değer gördüğünüz için  ben size teşekkür ediyorum.Türkiye’de yaşayan Gürcülerin kimlik,dil ve kültür mücadelesine yaptığınız katkılardan dolayı sizi kutluyor;bu soylu mücadelede başarılarınızın devamını diliyorum.

   Ben emekli Türkçe öğretmeniyim.1953 yılında Fatsa’nın Kabakdağı Köyü’nde doğdum.”Doksanüç Harbi” nden (1887-1788)  sonra büyük dedem Çürüksu’dan (bugünkü Kobuleti) gelerek Kabakdağı Köyü’ne yerleşmiş.Daha doğrusu  köy falan yok, Çürüksu’lu Gürcüler bir dağın ortasına getirilip konmuşlar … Köylerini,tarlalarını,evlerini,camilerini, mezarlıklarını…oluşturmuşlar.Ben bu  göçmenlerin dördüncü kuşağıyım.

-Türkiye’deki Gürcülerin bugüne kadar ki  yaşadığı tarihsel süreçle ilgili neler söylemek ister siniz? 

Bu konuyu iki açıdan değerlendirmek gerekli bence: 1-Artvin ve yöresinde yaşayan ,yani sınırlar değişse de kendi topraklarında kalanlar.Bu bölgede yaşayan soydaşlarımız dilini kullanma, kültürünü yaşama,kimliğini  koruyup kollama konularında daha başarılı olmuşlardır. 2-Gürcüstan’ın (Acara bölgesi) çeşitli yörelerinden göç eden (…ettirilen demek daha doğru)Gürcüler;Anadolu’nun dört bir yanına serpiştirilmiş…Bu grup daha erken asimilasyona uğramış,köylerden kentlere göç arttıkça bu süreç daha da hızlanmıştır.”Dedem Gürcüymüş!” diyen dördüncü beşinci kuşak Gürcülerle karşılaştığım oluyor;bu söz içimi acıtsa da yaşadığımız tarihsel süreci çok iyi anlatıyor bence.

- Bir Gürcü aydını olarak hem Gürcüler, hem de diğer etnik toplulukların durumuna yönelik yaklaşımlarınızı, taleplerinizi anlatır mısınız?

   Türkiye’de var olan etnik toplulukları  yeniden şekillendirme  yönünde uzun vadeli bir asimilasyon politikası izlendiği artık sır değil… Ve  sonuç  ortada.  “ Ne devlete ne millete” yararı  olmamıştır bu politikaların.

    İnkardan vazgeçeceğiz,baskıları kaldırarak aklımızı ve duygularımızı özgür kılacağız.Bunun başka bir yolu olmadığını hayat defalarca gösterdi bize.Çok kültürlü, çok kimlikli bir ülkenin yurttaşları daha az mı sevecekler yurtlarını?Hayır,asla !

     Türkler… Kürtler…Gürcüler…Lazlar…Çerkezler…Araplar… ve diğerleri…birlikte yaratmadılar mı bu kültürel zenginlikleri?

     Öncelikli taleplerime gelince: Gürcü kimliğimi görkemli bir bayrak gibi taşımak isterim,Gürcüce konuşurken yadırganmamak ,dilimi ,kültürümü torunlarıma aktarmak isterim.Bu taleplerin zahmetsizce kazanılabileceğini düşünmüyorum. Savaşa karşı barışı, ayrımcılığa karşı halkların kardeşliğini özümseyen bir  siyasal  iklim  oluşmalı  ve bizim  böyle bir iklime güneş taşımamız gerekli…

- Bize Gürcüler ile ilgili faaliyetler hakkında bilgi ve deneyimleri anlatır mısınız?   

    Ahmet Özkan Melaşvili ve bir grup arkadaşını saymazsak, Gürcüstan kapıları  açılana kadar, Türkiyeli Gürcülerde örgütlü bir yapılanma yok gibiydi.Daha sonra kurulan dernekler  sürece katkı sağladı.Kaybolmakta olan bir dilimizin olduğunu,şarkılarımızı,oyunlarımızı hatırladık yeniden.  

    Örneğin biz,o havayla”Kabakdağı Kültür Şenliği”düzenledik altı yıl boyunca.Binlerce insan katıldı şenliğimize.Gelenlerin hepsi Gürcü değildi.Gürcü kültürünü görmek,tanımak istiyorlardı.Gürcüstan’dan Halkoyunları toplulukları,sanatçılar,belediye başkanları,bakanlar konuğumuz oldular.Türkiye ve Gürcüstan’ın ulusal kanalları şenliğimizi görüntüledi,halkla röportallar yaptılar.Acara TV bir hafta boyunca bölümler halinde yayınladı şenliğimizde çektiklerini ve reyting rekorları kırdı.

      Bunun sonrasında yapılması gerekenleri  yapamadık ne yazık ki… Kendi çocuklarımıza Gürcü Halk danslarını  öğretemedik, Gürcü şarkıları ve sazları ile onları tanıştıramadık.Gürcüce öğretmek için kurslar açamadık.Bir heyecan,bir sevgi seli yaşandı,bitti…     
 
- Az çok içinde yer aldığınız  Çhveneburi  dergisi ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz? Sizce Çhveneburi dergisi Türkiyeli Gürcüler için gerekli işlevi görebildi mi?Derginin çıkmaması ile ilgili yaklaşımlarınız nedir?

      Çveneburi Dergisi Bizim ilk göz ağrımız,kimlik ve kültür mücadelemizin mihenk taşıdır.Melaşvili’nin hayatıyla ödediği bedelin  en somut mirasıdır.İlk çıktığı yıllarda ve daha sonra çok önemli bir işlev görmüştür.Büyük bir özveri ile yıllarca  Çveneburi Dergisi’ni çıkaran dostlarımıza teşekkür ve şükran borçluyuz.

       Ben “ÇVENEBURİ’yi” özledim! Bu soruyu sorduğunuza göre, bu konuda bir çalışma yürütülüyor umarım.Ben buradan,geçmişe göre daha fazla katkı sunacağıma söz veriyorum.

        Derginin yayın politikası ve içeriği konusunda bir beyin fırtınasının başlatılması  gerekli sanırım.Ne çok fikir  bir işin içinde yoğrulursa,o kadar çok fikir işin takipçisi ve katılımcısı olur.   
 
-Türkiyeli Gürcülerin bugünkü durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiyeli Gürcülerin ve Gürcü kültür merkezinin durumu, sorunları nelerdir? 

       Türkiyeli Gürcülerin büyük bir bölümü üzerinde asimilasyon politikaları  etkili olmuştur..Kimlik ve kültür konusunda duyarlı olan birçok dostumuz, dernek,dergi vb. alanlarda etkinliklerini sürdürüyor.Gürcü Kültür Merkezi de  kurumsal bir kimlik kazanmış olarak bu alanda önemli bir işlev  görüyor,iyi ki varsınız.

      Taşrada yaşadığım için,Gürcü diasporasının işlevi ve etkisi konusunda fazlaca bilgim yok. Ama güçlü bir Gürcü diasporasının gerekli ve önemli olduğuna inanıyorum.

       Dernekler ve kişiler  arasında görüş ayrılıkları olduğunu okuduklarımdan,izlediklerimden sezinliyorum.

       Asgari müşterekte birlik sağlandıktan sonra farklı düşünceler ve mücadele yöntemleri yararlı bile olabilir. Zaman içinde büyük bir şemsiyenin  altında toplanabileceğimizi umuyorum.        
 
- Kimlik asimilasyonuna karşı mücadelede sizce temel alınması gereken nelerdir?

      “Ana dil,ana sütü kadar helaldir.” sözü ,son günlerde  tüm siyasetçiler tarafından sıkça dillendirilir oldu.Bu konuda samimi olmalarını isteyeceğiz,daha da önemlisi dilimizi geliştirerek öğreneceğiz,öğreteceğiz.Yoksa, bir  halk türküsünde geçen“Dil bilmez Gürcü’müyüm” ?!; sözü; kendi dilini bilmez  Gürcü’ye dönüşür. Şarkılarımızla,halk danslarımızla ve diğer sanat  dallarındaki üstün eserlerle tanıştıracağız yeni kuşakları. Enaz üç dört Gürcüce şarkı öğretmeliyiz çocuklarımıza;Gürcü tiyatrosunu,Gürcü sinamasının üç beş klasiğini izlettirmeliyiz örneğin…İnsan tanıdığı bildiği şeyleri sevebilir ancak.

-Türkiyeli Gürcülerin anavatanla ilişkileri nasıl olmalıdır?Bu konuda yaşanan sorunlarla ilgili görüşleriniz nelerdir?   

      Bir önceki sorunun cevabını da barındırıyor bu soru.Öncelikle Gürcüstan’ı mutlaka görmek,gezmek ,insanlarını, insan ilişkilerini,aile yapılarını tanımak  gerek.Her gidişinizde sevgimizin  katlanarak büyüdüğünü göreceğiz.

- Gürcistan'a   gittiğinizi biliyoruz. Gürcistan izlenimlerinizi alabilir miyiz?     

      Gürcüstan’da benim köklerim var; ara sıra  dokunabildiğim bir masal  ülkesi. Evet,Gürcüstan’a fırsat buldukça,daha çok fırsat yaratarak sıkça gidiyorum.Büyük oğlum yüksek öğrenimini Tiflis’te yaptı.Oralı bir gelinimiz var.

       Dedem sekiz yaşında büyük dedemle Kobuleti’nin (o dönemki adı Çürüksu) Sameba Köyünden Fatsa’a gelmiş.Halam sağlığında,Sarp kapısı açılmadan sölemişti bunu:”Sen Gürcülükle çok ilgilisin,bir gün mtlaka gidersin oralara.Bizim köyümüzün adı Sameba’dır,aklında olsun,Sa-me-ba!”Sülale adımız (gvari) “Motsgobili” dir. “მოწყობილი”düzenli,uyumlu anlamlarını içerir.    

      Gittim atalarımın köyü Sameba’ya.”Bizim sülalenin en yaşlı kişisine götürün beni” dedim.Motzgobili Hasan bidzya,83 yaşındaydı,bir ayağı yok…”Hitler faşistlerine karşı savaşırkden  kaybettim”dedi.Kendimi tanıttım,göç öykümüzü anlattım:Büyük dedemin adı  Hasan,iki oğlu :Şakir,benim dedem,kardeşi Süleyman…yedi ve sekiz yaşlarındalar geldiklerinde.Hasan  Amca tamamladı benim bilmediklerimi…o dramatik göçün sır perdesi aralanmaya başlamıştı nihayet.Yarım saat içinde evin hanımları  masayı donattılar. Olağanüstü Gürcü yemekleri,ev yapımı şarap ve Hasan Amcam tamada:İlk kadeh tanışmamızın şerefine kalkıyor…”Bize aktarılanlardan biliyorum,bu bir mucize;sen doğru yere,doğru eve geldin,biz aynı evden dağılan büyük bir ailenin bireyleriyiz” dedi.

       “Peki,bizimkiler  göç edince,sizinkiler neden burada kalmışlar ?”dedim.”Bunu soracağını biliyordum,koluma gir dedi,pencereye doğru yürüdük.”Bak şu gördüğün ırmak Çolohi,Rus askerleri ırmağın karşısından top ateşine tutmuşlar buraları. Köylere,şehirlere  korku salmışlar-Ruslar  Müslüman Gürcüleri kesecek,yakacak- diye.Kimi aileler uzak köylere,kimileri de Osmanlı topraklarına göç etmiş.Kapılar kapandı ve sizinkiler dönemedi.Yahu sen döndün ya işte! Dedi gözlerinin içi gülerek.Daha sonra yüzünü bir hüzün kapladı:Biliyor musun,Ruslar kimseyi asmadı,kesmedi. Ruslar Acara’yı insansız bırakarak ileride kolayca yutacak;Osmanlı’ya asker ve rençper  lazım…Bana kalırsa Osmanlı ve Rus anlaşmış…

      Bizim  oralarda bu dramatik göç yok sayılır,anlatılmaz;,geride  bırakılanlar dile getirilmez.Nerelerden,nasıl,kaç günde gelinmiştir ?  Ben hiç tanık olmadım böyle bir anlatıya.Bunlar büyük bir sır gibi saklanırdı yaşlılarımız tarafından.Bir vapur adı söylenince suratlar asılır,bakışlar bir noktaya sabitlenirdi.”Gülnihal”

     Hasan Amcanın anlattıkları kafamdaki sisleri dağıttı. Büyük ailenin  öbür yaka da kalanları ile buluşmak çok güzeldi.

- “Türkiye’de Gürcü olmak” nasıl bir duygu?

       Tarihi yargılamak mümkün değil ; ülkemi ve insanlarını koşulsuz seviyorum.Daha çağdaş,daha aydınlık bir Türkiye için mücadele ettim kendimce…Dedem Doğu Cephesinde Ruslara karşı savaşırken şehit oldu.Türkiye bizim yazgımız,gerçeğimiz.

        Hiçbir  Türkiyeli Gürcü ülke sorunlarına ilgisiz değil;Tüm siyasi oluşumlarda ve demokratik kitle örgütlerinde aktif görevler üstleniyorlar. Etnik kimliklerimizi yüksek sesle dillendirme konusunda tutukluğumuz var s adece.                        

      Reha Mağden bu konuda şöyle diyor: Gürcü kimliğini milliyetçi bir pozisyon olarak değil,hep bir şıklık olarak düşündüm… Bununla birlikte Gürcülük benim için Kürtlerin ya da başka etnisitelerin mücadelesine benzer bir problem değil. Ben Türkiye'li olmayı seviyorum, bu coğrafyayı seviyorum, senkronik bir zemini seviyorum. Gürcülüğün benim yazdıklarıma katkısı bu yeşil gözlü şıklık hikâyesinden kaynaklanıyor olabilir. Ama şöyle bir şey de var: Gürcülük bana yabancı olmayı da öğretti. Ötekilik anlamında yabancı... Öteki olma durumunu öğretti. Öteki olma durumu olduğu zaman, hiçbir 'suçluya' karşıdan bakamayacak bir hayatın olur…”

- Gürcü şair Pridon Halvaşi ile dostluğunuzu biliyoruz. Bize Pridon  Halvaşi  ile dostluğunuzu ve yaşadığınız anılarınızdan bahseder misiniz?

Bu   soruyu, daha önce “Pridon Halvaşi’nin Ardından” başlıklı yazımda ifade etmeye çalıştığım ve sitenizde yayınlanan yazımdaki düşüncelerimi aşağıda sizlerle paylaşarak yanıtlamak  isterim.Bu yazının tamamı ekte yer almaktadır.İsteyen dostlarımız bu yazının tamamını okuyabilirler.

                                        PRİDON   HALVAŞİ’NİN   ARDINDAN                               

     Türkiye ile Gürcüstan  arasında kurulan dostluk köprüsünün oluşumuna önemli katkılar sunmuştur.Bilge duruşuyla,Çveneburilerin kültür ve kimliklerini koruma çabasında her zaman yol gösterici olmuştur;onların dillerini korumadaki kararlılığı ve geldikleri yerlere olan bağlılıkları ,derinden etkilemiştir Halvaşi’yi.        

         Şavşat’ı hep görmek ve oradaki akrabalarla hiçbir iletişim kuramamak …Ve Çoruh’u omuzlarında heybe yapmak..! Bir gecede örülen tellerle anneyi çocuktan,kardeşi kardeşten ayıranlara bir isyan çığlıdır…sessizce,Pridon’ca…

         2001 yılı Haziran ayı…Batum’dayım.Sevgili arkadaşım Altan Yılmaz’ın (Suknişvili) ofisinde bir kitap ilişiyor gözüme:”Eninde Sonunda – Pridon Halvaşi –Çeviren: Fakir Baykurt”okumaya  başladım…”Tanıyor musun Halvaşi’yi?” dedi Altan,”Hayır ama tanışmayı çok isterim” dedim.Ertesi gün Pridon Halvaşi karşımdaydı.      

İki gün boyunca doyumsuz sohbetler ettik. Şiir…tarih…93 Harbi…Çveneburilerin yazgısı…Moskova’da öğrencilik yıllarında Nazım Hikmet’le dostluk.(Her karşılaştıklarında Nazım:”Hey Batumlu! Gel bakalım; ne var ne yok,iyi misin,harçlığın var mı?” diyor ona.Ev ziyaretleri…sohbetler…

        76 yaşındaydı o zaman.Onu tanıdıkça hayranlığım artmıştı…dolu dolu yaşanmış bir ömür:  Şiirler…öyküler…kitaplar…25 yıl Acara Yazarlar  Birliği Başkanlığı…iki dönem merkezi parlamentoda milletvekilliği…Acara Parlamentosu Kültür Komisyonu Başkanlığı…Türkiyeli aydın ve edebiyatçılarla dostluklar…karşılıklı ziyaretler…Bu ziyaretlerden birinde kaybolan halasını bulmak için yardım ister Türkiye’deki dostlarından.

(Hala, Batum’un Çakvi kasabasında görevli bir Osmanlı subayı ile evlenir, bir süre sonra Anadolu’ya dönerler.O günden sonra haladan haber alamazlar.Eldeki tek bilgi eniştenin Bursalı olduğudur.) Türkiyeli dostları seferber olurlar ve hala bulunur.

          2005 yılı Haziran sonu…Fatsa-Kabakdağı Kültür Şenliği’nin ikincisine hazırlık yapıyoruz. Gürcüstan’dan gelecek olan sanatçı ve konukların organizesinde Zurab Tsintskiladze (oyuncu yönetmen) bize yardımcı oluyor.Pridon Halvaşi ile görüşüp şenliğimize davet etmesini istiyorum kendisinden…zurab’ın telefondaki sesi duraksıyor….neden sonra:”Bu kadar yolu otobüsle gelebilir mi?” diyor.Sen ,”söyle bakalım “diyorum.Zurab’a  Halvaşi’nin cevabı:”Ne zaman gidiyoruz?” olur.

           Şenliğimizin onur konuğu oldu.Şiirler okudu …anılarını paylaştı Fatsalı Gürcülerle…Ne güzel günlerdi onlar…

            Ondan sonra görüşemedik, telefonda konuştuk birkaç kere.İstanbul’da tedavi gördüğünü öğrendim,aradım.”Evet hastayım biraz…”dedi  sesinin tonu içimi burkmuştu…ve acı haberi Gürcü Kültür Merkezi’nin sayfasında okudum..!   

           Pridon Halvaşi, yaşadığı çağa tanıklık eden sorumlu bir aydın;”Her zaman her kötülüğe /Doğrulmuş mavzer olurum/” diyebilen yürekli bir ozandır.Sonuçları ne olursa olsun o,doğru olanı söyler,dokuz köyden kovulma pahasına.”ONUNCU  KÖY” romanının yaratıcısı ve yakın arkadaşı Fakir Baykurt gibi.

Pridon Halvaşi güçlü bir ozandır. Sıradan tek bir satır bulamazsınız şiirlerinde.O hayatı anlatır olanca sadeliği ile.İnsan,doğa,duygular,düşünceler …onun şiir ırmağında öz yaşamöyküsünü de bulursunuz.

      Yöresel dilin tadını bütün güzelliği ile yansıtır şiirlerine Türkçe ve Arapça kökenli sözcükleri kullanma konusunda bir önyargı taşımaz.

     Fatsa’ya geldiğinde yeni çıkan bir kitabını vermişti bana:”samyura” “YYONCA”

     En olgun döneminin şiirleri.Adından da anlaşılabileceği gibi üçer dizeden oluşuyor her şiir.Çevirmeye başladım ama daha çok işi var.

     Sevgili Pridon Halvaşi üçer dizeye dünyaları sığdırmış ama çevirmenin işi kolay değil.    

   Pridon Halvaşi’nin insana güven veren dost sesi kulaklarımızda hep yankılanacak; yaptıklarıyla ,yapacaklarımıza yol göstermeye devam edecektir.Işıklar içinde uyu sevgili dostum…Türkiyeli Çveneburiler  seni hiç unutmayacak.

Beni dinlediğiniz ve duygu-düşüncelerimi de okuyucularınızla paylaşacağınız için sizlere teşekkür ederim.

- Demokratik Gürcüler platformu olarak biz de bizimle bu röportajı gerçekleştirip, düşüncelerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz. 1 Haziran 2011  



                               PRİDON   HALVAŞİ’NİN   ARDINDAN                                    

                                                                                                            Hüseyin UYGUN                     
                                                                                                                                         

                                                         “ Işıklı kişi böyle sönüyor işte. 

                                                            Ölüm neden buluyor onları,yazık!

                                                            Onun güzel aydınlığından  kalan bize,

                                                            bir tutam kurumuş tozu.”                          

                                                                                                             (İ.Cavcavadze)                                                                                                                                                                                                                     

Sevdiğin bir insanın ardından yazmak ne kadar zor.Anılar …duygular…düşünceler… uçuşuyor.Toparlamak ne kadar güç…kalem bu kağıda…

 

Pridon Halvaşi de yok artık ! Oysa ne çok yakışıyordu Batum’a  Gürcüstan’a… ve bize…

     Türkiye ile Gürcüstan  arasında kurulan dostluk köprüsünün oluşumuna önemli katkılar sunmuştur.Bilge duruşuyla,Çveneburilerin kültür ve kimliklerini koruma çabasında her zaman yol gösterici olmuştur;onların dillerini korumadaki kararlılığı ve geldikleri yerlere olan bağlılıkları ,derinden etkilemiştir Halvaşi’yi.

     “Mithar Rogoraa Memleketi” adlı şiirinde, içten içe işleyen yaramızın sızısını ne güzel anlatmış.

       Anlat ne var ne yok memlekette,

       Yurtsadığım Gürcüstan’ım benim.

       Bana öyle bir şey söyle,

       Onsun bu yaralı yüreğim.”                                                  

        “Glehi Var” adlı şiirinin son dörtlüğünü de aktarmak istiyorum bu bağlamda:

        “Bu yollarda iki büklüm olayım;

         Şavşat olayım öyle dilsiz,

         Ve alabalıklarla dolu Çoruh,

         Asılsın omzumda bir heybe gibi.”

 

         Şavşat’ı hep görmek ve oradaki akrabalarla hiçbir iletişim kuramamak …Ve Çoruh’u omuzlarında heybe yapmak..! Bir gecede örülen tellerle anneyi çocuktan,kardeşi kardeşten ayıranlara bir isyan çığlıdır…sessizce,Pridon’ca…

                                       *   *   *

         2001 yılı Haziran ayı…Batum’dayım.Sevgili arkadaşım Altan Yılmaz’ın (Suknişvili) ofisinde bir kitap ilişiyor gözüme:”Eninde Sonunda – Pridon Halvaşi –Çeviren: Fakir Baykurt”okumaya  başladım…”Tanıyor musun Halvaşi’yi?” dedi Altan,”Hayır ama tanışmayı çok isterim” dedim.Ertesi gün Pridon Halvaşi karşımdaydı.

 

         İki gün boyunca doyumsuz sohbetler ettik. Şiir…tarih…93 Harbi…Çveneburilerin yazgısı…Moskova’da öğrencilik yıllarında Nazım Hikmet’le dostluk.(Her karşılaştıklarında Nazım:”Hey Batumlu! Gel bakalım; ne var ne yok,iyi misin,harçlığın var mı?” diyor ona.Ev ziyaretleri…sohbetler…bu sohbetlerin en ilginç olanını  Pridon Halvaşi dizelere dökülmüş sanırım.)

   

              “ PEREDELKİNO’DA  NAZIM HİKMETİN EVİNDE DÜŞÜNCELER

 

                          1                                                               2

            O karlı beyaz günde,                                  Cumbalı odasında oturmuştu usta.

            Buzlu uzak günde,                                     Moskova ayaklarımızın altında.

            Bir başka ışımıştı sabahım,                           Tarihlerimizi tartışıyoruz,

            Lacivert çamlar arasında.                             Bir Türk,bir Gürcü.

                         3                                                               4

           Adlarınızı neden değiştiriyorsunuz,dedi.         Dedim ki: Nazım,dostum

           Baktım ustanın gözlerine.                           Üzüldüm böyle düşünmene.

           Düşüncemden öte, canlandı  düşümde        Ben adımı değiştirmiş değilim,

           Benim acılar çekmiş topraklarım.                  Geri aldım onu sadece.”  

 

        76 yaşındaydı o zaman.Onu tanıdıkça hayranlığım artmıştı…dolu dolu yaşanmış bir ömür:  Şiirler…öyküler…kitaplar…25 yıl Acara Yazarlar  Birliği Başkanlığı…iki dönem merkezi parlamentoda milletvekilliği…Acara Parlamentosu Kültür Komisyonu Başkanlığı…Türkiyeli aydın ve edebiyatçılarla dostluklar…karşılıklı ziyaretler…Bu ziyaretlerden birinde kaybolan halasını bulmak için yardım ister Türkiye’deki dostlarından.

(Hala, Batum’un Çakvi kasabasında görevli bir Osmanlı subayı ile evlenir, bir süre sonra Anadolu’ya dönerler.O günden sonra haladan haber alamazlar.Eldeki tek bilgi eniştenin Bursalı olduğudur.) Türkiyeli dostları seferber olurlar ve hala bulunur.İşte bu karşılaşmayı anlatan dizeler:”Mamida”

                                                         “ HALAM

                         1                                                                                   2

Görüştük  en sonu.                                                        Bir fotoğrafçının önünde durduk.                                    

Çok şeyler söylemek istiyorduk ama susuyorduk                  Halamın yere bakıyordu gözleri.

Yıllarca sakladığı sıcak öpücük,                                          Daha yakın olayım diye yüreğine,

Can kattı canıma.                                                           Sağ elimi omzuna koydu.

                          3                                                                              4

Heyecanlıydı,titriyordu,yerinde duramıyordu.                    Ne söyleyebilirdim umuda dair.

Uzakta kalan öteleri anlat diyordu hep.                            El salladım yalnız orda kalana.

Baba yadigarı ağacı sordu,                                             Bursa’nın yolunda bir ağaç vardı,

Olgun meyveleri hiç devşirilmemiş                                   Benim halam gibi bükülmüş beli.”

 

                              *    *    *      

 

 

 2005 yılı Haziran sonu…Fatsa-Kabakdağı Kültür Şenliği’nin ikincisine hazırlık yapıyoruz …Gürcüstan’dan gelecek olan sanatçı ve konukların organizesinde Zurab Tsintskiladze (oyuncu yönetmen) bize yardımcı oluyor.Pridon Halvaşi ile görüşüp şenliğimize davet etmesini istiyorum kendisinden…zurab’ın telefondaki sesi duraksıyor….neden sonra:”Bu kadar yolu otobüsle gelebilir mi?” diyor.Sen ,”söyle bakalım “diyorum.Zurab’a  Halvaşi’nin cevabı:”Ne zaman gidiyoruz?” olur.

 

          Şenliğimizin onur konuğu oldu.Şiirler okudu …anılarını paylaştı Fatsalı Gürcülerle…Ne güzel günlerdi onlar…

         Bir de şiir yazdı Fatsa’ya… şiiri yeni çevirdim bu yazı için, ilk defa burada yayımlanıyor. 


      F A T S A                                                               

Nedir Fatsa,biliyor musunuz,                          

Toprak,gökyüzü,deniz

Biliyorum,büyük bir insan

Anlayabilir yalnız.

Ama bugün ben de duydum

Bu ses, bu nefes

Ne diyor anlıyorum

Bu kaya, bu çayır.

Yazgı neyi almışsa

Sönmüş, sağlamış yara.

Kol kanat germiş bu dağlar.

Yedirmiş, içirmiş

Örtmüş, giydirmiş

Vermiş neyi varsa.

Duacısıyız bu güneşin

Bu suyun, yolun.

Şükürler olsun değişmediniz,

Kalabilmişsiniz kendiniz gibi,

“Çveneburiler Çveneburad”

Helal olsun size

Sevin neyiniz varsa.

Yaşasın Fatsa!

Yaşasın Fatsa!

            Ondan sonra görüşemedik, telefonda konuştuk birkaç kere.İstanbul’da tedavi gördüğünü öğrendim,aradım.”Evet hastayım biraz…”dedi  sesinin tonu içimi burkmuştu…ve acı haberi Gürcü Kültür Merkezi’nin sayfasında okudum..!    

           Pridon Halvaşi, yaşadığı çağa tanıklık eden sorumlu bir aydın;”Her zaman her kötülüğe /Doğrulmuş mavzer olurum/” diyebilen yürekli bir ozandır.Sonuçları ne olursa olsun o,doğru olanı söyler,dokuz köyden kovulma pahasına.”ONUNCU  KÖY” romanının yaratıcısı ve yakın arkadaşı Fakir Baykurt gibi.

 

          “  DEDİLER  Kİ  BANA  

Dediler ki bana: Kötüleştin sen,

       sevilmiyorsun artık, neyin var senin?

Neyini savunuyorsun bu ulusun,

Memleketin posası gerekiyorsa onlara,

       Sen gerçekçi ol istediğin kadar,

Neye yarar

        Yakınların tükürdükçe  üstüne.”

                                        ……….

              A P H A Z Y A    S A V A Ş I

Sorsalar;

       Neden savaştılar diye,

Nedeni bilmiyor kimse.

Kimler üzülmedi, kimler yanmadı!

       Neye yaradı

Geride kalan yıkıntılar

Ve nefretin durulmayan  hırçın dalgaları.

Yenen yok bu savaşta!

Yenilen? – Evet

-          Var.

Hepimiz.

Pridon Halvaşi güçlü bir ozandır. Sıradan tek bir satır bulamazsınız şiirlerinde.O hayatı anlatır olanca sadeliği ile.İnsan,doğa,duygular,düşünceler …onun şiir ırmağında öz yaşamöyküsünü de bulursunuz.

“Benim rençber avuçlarımda

Yeryüzünün haritası işlenmiş.

Doğam kendi doğallığında,

İlkyazlar canımda dolanıyor.”

…………………………..                                    

      Yöresel dilin tadını bütün güzelliği ile yansıtır şiirlerine Türkçe ve Arapça kökenli sözcükleri kullanma konusunda bir önyargı taşımaz.

 

                       1                               A Y Ş E                             2

Biliyor musunuz, annemin adı Ayşe’ydi.         Sandığında pak çarşaflar dürülüydü

Canlanıyor eski bir dam,çatısını sevdiğim.       Ve bütün ramazanlarda oruç tutardı.

Benim uçup giden günlerimi saran,               Üzüldü şaraptan ilk sarhoş olduğum gün

Düşlerim duruyor kapılarında.                      Yapma oğlum günah,dedi bana.

                       3                                                                         4

Ama bağbozumunda bir türkü söylerdi          Biliyor musunuz,annemin adı Ayşe’ydi. 

Eski bir türkü,hüzünlü sesiyle usul.               Sesi bende hep yankılanacak.

Koca küpler ağzına dek dolardı                     Uçup giden günlerimi saran

Taze şarap kokusu eserdi rüzgarlarda.           Dertlerim duruyor kapılarında.

 

     Fatsa’ya geldiğinde yeni çıkan bir kitabını vermişti bana::”samyura” “YONCA”

     En olgun döneminin şiirleri.Adından da anlaşılabileceği gibi üçer dizeden oluşuyor her şiir.Çevirmeye başladım ama daha çok işi var.Sevgili Pridon Halvaşi üçer dizeye dünyaları sığdırmış ama çevirmenin işi kolay değil.Taslak halindeki çalışmalardan iki sunacağım.Şiirle ilgili geniş bir yazıyı daha sonra sizlerle paylaşmak dileği ile. 

“Çayırlar içinde en çok yoncayı severim,

Çiçekleri yalın,hüzünlü bir annenin gülümsemesi gibi,

Titreyen bir çisentiyle bakıyor yüzüme,her geçişimde. “

“Bilmiyorum ne kadar sürer karasevdamız,

Kadın olsan öldürürdü aşkın beni,ama şiirsin.

Seviniyorum ellere gidince.”

     Pridon Halvaşi’nin insana güven veren dost sesi kulaklarımızda hep yankılanacak;yaptıklarıyla ,yapacaklarımıza yol göstermeye devam edecektir.Işıklar içinde uyu sevgili dostum…Türkiyeli Çveneburiler seni hiç unutmayacak.

       Hüseyin UYGUN       

Yorumlar
Yeni Ekle Ara
Yorum yaz
Adınız:
E-posta:
 
Web Sayfası:
Başlık:
UBB Kodu:
[b] [i] [u] [url] [quote] [code] [img] 
 
 

3.26 Copyright (C) 2008 Compojoom.com / Copyright (C) 2007 Alain Georgette / Copyright (C) 2006 Frantisek Hliva. All rights reserved."

Son Güncelleme: Salı, 30 Ağustos 2011 22:26
 
 
Mitra Global CMS Mitra Global CMS Mitra Global CMS