Hayat sonsuz ritmiyle devam ede dursun, biz insanlar bir koşuşturma içinde nereye gittiğimize pek fazla da bakmaya zaman bulamıyoruz. Oysa bir insan hayatı belki çok kısa, hele bu kentsel yaşam koşullarında. Kendimize dönüp bakmak gerekliyse de,tehlikeli de. Çünkü bizim yaşadığımız andan kopmamamıza neden olacak geçmişimizin acıları, hatalarımız; bundan da önemlisi yaşadığımız hayatın kaba gerçekliği...Belki bu herkes için geçerli olmayabilir.Fakat bilgi çağı denilen bu yüzyıl, gerçekte bilgiyi tüketme ve onu metalaştırma üzerine şekilleniyor. Öğrenmiyoruz, öğretmiyoruz,hep tüketerek ana bağımlı yaşıyoruz.
Bu yazının Gürcülükle bir alakası olacak mı? Olması da gerekli değil . Fakat insan üretme faaliyeti ile insandır. Hayatını sürdürme, bir bütün olarak neslini, hem bireysel, hem de topluluk düzeyinde sürdürme. İnsanı insan yapan emektir. Bunu sağlayan düşünerek insanın, doğayı elleriyle ve dilin aracılığında toplumsallaşarak birlikte dönüştürme gerçeğidir. Bu gerçeği kavramak, bir nokta da hayatın anlamını, dolayısıyla da insanın kendini, yaşadığı ülke ve mensup olduğu topluluk açısından daha doğru görmesini sağlayabilir. Oysa günümüz insana olmayacak kimlikleri kabul ettirmeye doğru gelişiyor. Bu bir japonu siyah yapmaya benziyor.
Bize ait olmayan kimlikleri, sanki bize aitmiş gibi benimsiyoruz. Veya kendimizi ifade ettiğimiz bir kimliğin gerçekte ilgisinin bizde var olup olmadığına pek bakmıyoruz. Gürcüyüz Türküz veya başka bir şeyiz diyoruz. Fakat bunun içeriğiyle pekte ilgilenmiyoruz. Yaşadığımız çağın belki de en önemli özelliği kimlikleri içeriğinden soyutlayarak, onu şekilleştirmesi birazda. Kendi kendini anlatan, yani hiçbirşey anlatmayan, başka şeylerle bağlantısız, post modern bir kimlik. İşte bu noktadan sonra kendimize gelebiliriz. Bir Türk, Türk, bir Japon Japon veya bir Gürcü Gürcüdür. Veya olmalıdır. Çünkü ancak bu şekilde kendimizle uyumlu ve kendimizin farkında olabiliriz. Sorun demekle oluyor mu? Veya kimliğimizin neresindeyiz? Hayat ve hayatın hakim güçleri insanları örgütlüyorken, biz kendimize yönelik ne yapıyoruz? Kendimizi tanıdığımızı sanıyoruz. Fakat bu bize sunulanla sınırlı. Mensup olduğumuz sosyal ve siyasal ve etnik grup içinde bu büyük oranda geçerli.
Yaşam insanları yalnızlaştırırken, bu bireyciliğe ve grup kimliğinden uzaklaşmaya doğru bir gelişim gösteriyor. Çağımızın ve insanlığın önemli bir sorunu bu. Bir bütünün parçası olmak, bir gruba mensup olmak biraz da istenmeyen veya verili yaşamın sürekli parçalama dinamiğini yarattığı bir gerçeklikte yaşıyoruz. Bunu bir çok istatistik doğruluyor. İşte boşanma istatistikleri.Azalan akraba ve komşuluk ilişkileri v.s. İnsan doğadaki canlılar içinde çok çok özeldir. İnsan köledir,efendidir ve yaşadığı koşulların da ürünüdür aynı zamanda. Ve fakat insan aynı zaman da yaşadığı koşulları değiştirme ve ona boyun eğmeme gücüne sahiptir,bu bütün insanlar için geçerli olmasa da böyledir. Teoriyi uzatmayalım. İnsan yaşadığı toplumun az çok ürünüdür. Ve mensup olduğu grubun gelişkinliğine göre şekillenir.
Burada ki bireyin etkinliği hiç bir zaman mutlak değilse de, mutlaklığa yönelmek insanın özgürleşmede ki durumunu gösterir. Tabii ki insan sosyal bir canlı olarak kendini kendi mensup olduğu grup içinde ifade eder, bulur veya tersi. Meselemiz insan grup ve kimlik olduğunda Türkiye ve dünya günümüzde ,tabii ki geçmiş yüzyıllar konumuz dışı ,bize ilginç sonuçlar sunar. Bir kimliğin veya grubun bir biçimsel birde içeriksel boyutu vardır. Sorun içerikle ilgilidir. Gerçekte öyle bir çağda yaşıyoruz ki,biçimsel olarak Türkiye bağımsız görünüyor. Veya Türk'ler Türk ,şunlar şu veya bu. Gerçeği aramak,işte bu nokta da önemli, çünkü Türk'ler veya başka birileri ne kadar kendisi. Veya Türkiye bağımsız bir ülkemi?Türkiye öyle bir sömürge ülke ki, işgal altında olsa daha iyi olurdu dedirtecek tarzda, çünkü en azından o zaman birileri buna karşı savaşır ve bu gerçeği insanlara anlatmak kolay olurdu.
Bunlar Türkiye'deki etnik azınlıklar içinde geçerlidir. Ve en fazlada Türk'ler için geçerlidir. Çünkü Türklük içeriğinden koparılmış ve işbirlikci militarist güçlerin şovenist politikalarının yedeğine düşmüştür. Türkiye'deki öbür halkların mücadelesi Türk'lerinde kendilerini bulmalarında onlara büyük olanaklar sunacaktır. Sıradan insanlara bütün gerçeği anlatmak doğru değil denilir oysa kral çıplak diyen bir çocuk gibi olmak gerekiyor.Çünkü gerçeği en yalın beyni çocuksu kalanlar görür. Çünkü onlar saftırlar ve çıkar ve korku duygularıyla hareket etmezler.
Gürcü kardeşlerim, Türk ve bütün öbür halklardan kardeşlerim çıplağız. Ve kendimizden başka herşeye benziyoruz. Abarttığımı sanmayın. Çünkü kimlik bireysel değildir.Her zaman grupsal ve eylemseldir. Kimlik ister siyasal, ister etnik olsun çok önemlidir. Hele etnik kimlik öbür kimliklerden daha önemlidir. Çünkü bir insan öbür kimliklerinde dönüşüme uğrasa bile etnik kimliğinden kolay kolay, en azından şekilsel olarak vazgeçemez. Çünkü etnik kimlik doğmayla birlikte şekillenen bir kimliktir. Ve her insan siyasal sosyal kimliği ne olursa olsun, net bir etnik kimliğe sahip olmalıdır. En azından bu halkların tamamen kaynaşacağı zamana kadar bu böyledir. Bu yüzdendir ki, asimilasyon politikalarının yeni nesiller üzerindeki etkisi çok büyüktür. Ve bu yüzden asimilasyon politikaları emperyalist ve onun işbirlikci yönetimler veya küçük burjuva diktatör yönetimleri için olmazsa olmaz yönetim politikalarıdır.
Bir topluluğa ne olduğunu unutturmak, onu başka bir biçime sokmanın ilk adımıdır.Kendinin gerçekte ne olduğunu unutan her şekle girmeye hazırdır. Hiç bir zaman asimilasyonda amaç, bir halkı başka bir halka mensup yapmak değildir. Sorun bu olsa fazla da önemli görülmeyebilinir. Amaçlanan bir halkı kimliksizleştirerek yok etmektir. Bir politika olarak asimilasyon, egemen olan gücün başka halkları kendi iktidarının devamı için bütün insani, güzel değerlerden uzaklaştırmasıdır. Eğer ki asimilasyon etkin olan etnik grubun güzel olumlu değerlerini öbür halkların benimsemesi olsa, bu maruz da görülebilinirdi.
Amaç insanlığın eşitlik özgürlük ve adaletli bir dünya yönelimini yansıtan halkların değerlerinin eğemenlerce yokedilmeye çalışılmasıdır. Egemen ulusun bu değerleri yok edilirken, öbür halklarda bu gerici özelliklere sahip kılınmaya çalışılmaktadır. Bir Türk, Türk olmalıdır, bir Gürcü, Gürcü veya v.s. Bunun dışında tabiiki Türkiyeli olmak, aynı topraklar üzerinde kader birliğine sahip olmak en azından bunun kadar önemlidir. Halkları birbirinden ayıran emperyalist güçler ve onun işbirlikcisi yönetimlerdir. Oysa halkların kardeşliğinde samimi olanlar için, halkların farklılıkları sadece bir zenginliktir.